Popüler Yayınlar

23 Aralık 2010 Perşembe

ANNELİK...


Dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır .
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir !
Ne kadar üzsen de
10 dakka sonra seni affeden zarif bir türdür,
yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan,
...kucağına yatıran,
öpüp koklayan tek varlıktır,
meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye
muhallebinin içine ciğer katarak
çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.
Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için
elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir.
Kafayı çocuklarıyla bozmuş,
göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan,
sevgi dolu fedakar insan dişisidir.
Bulaşık,ütü, vb yaparken bile
otomatik olarak çene çalan,
kendi kendine konuşan,
anne ne diyon dediğinizde
'sen kendi işine bak,
bi de senle uğraşmayayım şeklinde asortik cevaplar verendir,
"Yemek uzmanı, düzen insanı,
bilgili, kültürlü - her şeyi bilen şahsiyettir.
Yavrularını yol tarafından değil,
kaldırım tarafından yürütendir.
Dizi dizi incidir
lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir.
Sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde,
"amaaan ben sana daha güzelini bulurum"
diyebilen komik bir karakterdir,
''Oğlum/kızım aradım yoktun.
Ben de mesaj atayım dedim sana.
Gelince ara beni emi aslan evladım.
Kara börülcem benim öptüm annen''
şeklinde mesajlar atabilen tedirgin insandır.
ama...ama
dünyanın en güzel kucağına sahip,
en güzel kokan,harikulade bir varlıktır.
Olmadık yerlerde
"iyi ki doğurmuşum ulen seni!" diyen
ve benim hatırıma
benimle freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır.
Evlatlarını asla ayırmayan,
aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir.
Evde biryere uzandığınız an
orada temizlik yapacağı tutan,
temizlik konusunda kayışı kopardığından
temizlikçi gelecek diye evi temizleyen
balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır,
Mutfakta yaşayan,
evde herkesi idare eden bi tür canlıdır,
İyiliğin,
merhametin,
acaaip bir şefkatin,
sadakatin,
sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz kişidir !!
Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce,
çocuğu mezun olunca,
çocuğu gol atınca,
çocuğu hasta olunca,
çocuğu askere gidince,
asmalı kabağı seyredince,
dolar yükselince
velhasıl buna benzer bissürrü şeye ağlayabilen,
bu yazıyı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen,
ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır.


son kiiii üç dört;
uzakta dursa da yakın hissedilen,
canı hep istenen,
asla vazgeçilmeyen,
dizinin dibinde olmak istenen,
evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği,
ıslak - kuru ama heeeep duygulu
en önemlisi; sağı solu oynamayan tek kadın....

3 Aralık 2010 Cuma

kalıntı kekten çokotop :))

malzemeler
4-5 dilim kalmış kek
1çay bardağı süt
1 çorba kaşığı kakao
varsa ceviz, kuru meyve
hindistan cevizi
yapılışı:
bütün malzemeleri bir kapta iyice yoğurun... eğer hamur şekil verecek kıvamda olmazsa bisküvi ekleyebilirsiniz. yuvarlak şekil oluşturup hindistan cevizine bulayın. buzdolabında 1-2 saat dinlendirdikten sonra servise hazır :))

meyveli tart

MALZEMELER
2 yumurta
100 gr eritilmiş tereyağı
2-3 çorba kaşığı süt
1 fiske tuz
100 gr tozşeker
125 gr un
vanilya,kabartma tozu
ÜSTÜ İÇİN
hazır dolgu kreması veya evde yapabileceğiniz pastacı kreması
çeşitli meyveler
1 küçük paket dr.oetker tart jöle
YAPILIŞ
Hamur malzemelerini karıştırarak kulak memesi kıvamında bir hamur yapın.Tart kalıbına güzelce.180 derece fırında 15-20 dk.pişirin.Çabuk pişiyor,pişerken kontrol edin.
Hamur piştikten sonra kalıbtan dikkatlice çıkarın.Orta kısmındaki boşluga daha önceden hazırlamış oldugunuz kremayı sürün.Kremanın üzerine meyveleri dilediginiz gibi yerleştirin.En üste paketin üzerindeki tarife göre hazırladığnız tart jölesini dikkatlice dökün.Buzdolabında bir süre beklettikten sonra servis yapın.

Acele Poğaça

malzemeler
2 adet yumurta (1 tanesinin sarısı üzerine)
yarım su bardağı sıvıyağ
yarım su bardağı yoğurt
100gr kadar margarin
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz....
aldığı kadar un
üzeri için susam yada çörek otu
yapılışı:
kabartma tozu hariç bütün malzemeleri uygun bir kaba alıp iyice karıştırıyoruz.
ardından kabartma tozu ve unu elekten geçirerek yavaş yavaş ekliyoruz.
kulak memesi kıvamına gelince istediğimiz malzemeyi arasına koyarak şekil veriyoruz.
 ayrdığımız yumurta sarısınıda üzerine sürüp 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Buzluk Böreği

malzemeler
4 adet yufka
1,5 çay bardağı sıvıyağ
2,5 çay bardağı süt
peynir maydanoz
üzeri için yumurta
yapılışı;
1. olarak sıvıyağ ve sütü yufkaların arasına sürmek için karıştırıyoruz.
yufkamızı düz bir zemine seriyoruz ve üzerine bolca karışımımızdan heryeri ıslanacak şekilde döküyoruz ve
2. yufkamızıda üzerine seriyoruz. yufkamızı 8 eşit parçaya bölerek her parçaya peynirli harrcımızdan koyarak gül böreği şeklinde sarıyoruz.
kalan yufkalarıda aynı işlemden geçiirdikten sonra börekleri derin dondurucuda saklayabileceğimiz bir kabın içine koyuyoruz.bu börekleri istediğimiz kadar derin dondurucuda bekletebiliriz.misafirimiz gelir gelmez
hemen
fırın tepsimize yerleştiriyoruz ve üzerine yumurta sürerek 175 derecelik fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz.
not: bu böreği istediğiniz malzemelerle yapabilirsiniz. çıtır çıtır bir börek oluyor. yumuşak olmasını isterseniz üzerine yumurta yerine yoğurt ve yumurtayı karıştırarak sürebilirsiniz.

30 Kasım 2010 Salı

Yaşama Dair...

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...



bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...

29 Kasım 2010 Pazartesi

ANNE OLMASAYDIM EĞER...

BEN ANNE OLMASAYDIM EĞER;

Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.
Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.
Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.
Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.
ANNE OLMASAYDIM EĞER;
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
SEN OLMASAYDIN EĞER; yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.
SEN OLMASAYDIN EĞER; ben asla "anne" olmayacaktım.Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!